ADLİ KONTROL TEDBİRLERİNDE ÖLÇÜLÜLÜK ŞARTI

Adli kontrol kararının uygulanabilmesi için CMK'nın 109. maddesinin göndermesiyle, adli kontrol kararı verilen kişi hakkında CMK 100. maddesi uyarınca tutuklama sebeplerinin varlığı gerekmektedir.

 “Madde 100 – (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni varsayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

c) Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

d) Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma, hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa…”

(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni varsayılabilir: …” şeklindedir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.109/1, m.100/1 hükümlerine göre, tutuklama ve adli kontrol tedbirleri aynı koşullara bağlı kılınmıştır. Dolayısıyla; bir şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilmesi veya kişinin adli kontrol altına alınabilmesi için, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller ve en az bir tutuklama nedeni mutlaka bulunmalıdır. Bu tedbirlerin uygulanabilmesi için gerekli olan bir diğer koşul ölçülülüktür.

Adli kontrol tedbirlerinin uygulanabilmesi için, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunması Kanundan kaynaklanan bir zorunluluktur. AYM; bir kararında, konutu terk etmeme yükümlülüğüne tabi tutulması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Yüksek Mahkeme; somut olayda, başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasını gerektirecek mahiyette yeterli delilin bulunmadığının Sulh Ceza Hakimliği kararında açıkça belirtildiğine ve adli kontrol tedbirinin devamına ilişkin Ağır Ceza Mahkemesi kararının herhangi bir gerekçe içermediğine dikkat çekmiştir. AYM'ye göre, bireysel başvuru kapsamında yapılan incelemede, suç şüphesinin bulunmadığı yönündeki tespitin sorgulanması ve derece mahkemesinin yerine geçilerek tedbirin devamına ilişkin kararın gerekçelendirilmesi mümkün değildir (§ 34). AYM sonuç olarak, suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya koyulmadan başvurucunun adli kontrol altına alınması nedeniyle Anayasa m.19/3’ün ihlal edildiğine karar vermiştir.

 "...Kişinin suç işlediği yönünde kuvvetli şüphe doğuran somut deliller ortaya koyulmadan adli kontrol tedbirlerine karar verilmesi Kanuna aykırı olduğu gibi, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlaline de yol açmaktadır. Diğer yandan; tutuklama yerine adli kontrol tedbirlerine karar verilmesi, uygulanan tedbiri otomatik olarak ölçülü hale getirmemektedir. Nitekim CMK m.109/3, kişi hürriyeti üzerinde farklı sonuçlar doğuran çok sayıda adli kontrol tedbiri öngörmektedir. Anayasa m.13 uyarınca, temel hak ve özgürlüklere getirilen her türlü sınırlamanın ölçülü olması gerekmektedir. Kişinin kaçmasının veya delilleri karartmasının engellenmesi daha hafif bir tedbir ile mümkün iken, Kanunda öngörülen en ağır adli kontrol tedbirinin uygulanması “ölçülülük” ilkesine aykırı olacaktır. Uygulamada bu hususun yeterince dikkate alınmadığı ve her türlü adli kontrol tedbirinin otomatik olarak ölçülü kabul edildiği görülmektedir. AYM bir kararında bu soruna değinmiş ve “temel hak ve özgürlüklere daha hafif etkide bulunan diğer adli kontrol yükümlülüklerinin ulaşılmak istenen meşru amaç bakımından yeterli olması halinde konutu terk etmeme tedbirine başvurulmamalıdır” tespitinde bulunarak, adli kontrol tedbirlerinin ölçülülük şartından muaf tutulmadığını hatırlatmıştır. (Esra Özkan ÖZAKÇA [GK], B. No: 2017/32052, 8/10/2020, § 83).

NİHAİ OLARAK; bir şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilmesi veya kişinin adli kontrol altına alınabilmesi için, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller ve en az bir tutuklama nedeni mutlaka bulunmalıdır. Bu tedbirlerin uygulanabilmesi için gerekli olan bir diğer koşul ölçülülüktür. Ölçülülük ilkesi göz ardı edilmemeli süresinde uzman bir avukat tarafından itiraz edilmelidir.

 

Davalarınızda uzman ceza avukatından yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için bize ulaşabilirsiniz.

Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır.